Ne yapman gerektiğini bilmekle onu yapabilmenin arası bazen uzunca bir yol. Yolda bolca kararsızlık, atalet, korkular, bilinç altı üstü oyunları, depresif haller, manik dönemler, göz yaşları, boş vermeler, kendini ikna etmeler falan var. Harekete geçebilmek, başlı başına işte o “bitirmenin yarısı” 10 kaplan gücündeki şeyin ta kendisi ve tam da bu yüzden asıl zor olan.
Boşanma döneminde terapistimle en çok konuştuğumuz konulardan biriydi karar vermiş olmaya rağmen adım atamamak. Başından sonuna 2 sene sürdü süreç. O dönem bana bunun normal olduğunu ve bilmek ile yapabilmenin aynı şey olmadığını anlatmıştı çokça. Kendine neden yapamıyorum baskısı kurmanın ve öfkelenmenin anlamsızlığını da. Bu gibi zamanlarda insanlarla konuşmak da bu baskıyı arttıran bir unsur haline dönüyor. Bolca tam olarak bildiğin halde yapamadığın şeylerle ilgili öneriler eşliğinde, haline şükretmen gerektiği temalı konuşmalar, büsbütün kendini beceriksiz ve yetersiz hissetmene sebep oluyor.
Doğanın döngülerine baktığındaysa insan, tohumdan fidana giden süreçte karanlık nemli toprakta bekleyen ve günü geldiğinde ürkekçe başını topraktan çıkaran yaşamı görüyor ve her şeyin bir zamanı olduğu gerçeğini unuttuğumuzu fark ediyor. Kendimizi kaptırdığımız hız ve oldurma çabalarıyla kendimizi tuzağa düşürüp duruyoruz.
Sabrı, sükuneti, anlayışı, şefkati, kendine ve evrene inancı hatırlatıyorum bugün kendime.
Comentários